-
Alkol yasağı ile hatırlayabiliriz.
- Hemen kapanma öncesinde milletin tatil yerlerine akın etmesi ile hatırlayabiliriz.
- Hükümetin yaptığı çek düzenlemesi ile ticari ödemeleri bloke edip sonra da ticaret bakanlığının yasa metnini dikkate almayın olayın ruhunu dikkate alın diye açıklama yaparak kanun metnine basın açıklaması ile düzeltme yapması ile hatırlayabiliriz.
- Ya da TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu'nun önce çek düzenlemesi için Cumhurbaşkanı'na teşekkür edip, sonra çeklerin tahsil edilemediğini söyleyip bu konunun çözümünü talep etmesi ile hatırlayabiliriz.
- Seyahat izinleri düzenlemesinden az biraz sonra düzenlemeyi netleştirmek için ek genelge hazırlanması ile hatırlayabiliriz.
- Tam kapanma döneminin ilk gününde trafikte yoğunluk yaşanması ile hatırlayabiliriz.
- Dar gelirlilere yeterince destek sağlanmadan kapanmaya gidilmesi ile hatırlayabiliriz.
Listeyi uzatabiliriz. Çok fazla seçenek var.
Denizi ve Datça'yı çok özlediğim için, ben geçen haftayı, Cumhuriyet gazetesinde çıkan
şu haber ile hatırlayacağım:
“Datça'da denize giren 17 kişi hakkında kısıtlamaları ihlalden tutanak tutuldu. Bu kişilerden Melih B., “Az ileride denize girenleri görünce, ben de denize girip yüzdüm. Meğer onlar turistmiş” dedi.“
Türkiye'deki bir arkadaşımdan havadislerini de aldım. Millet sokağa çıkmak için bin türlü cinlik bulmuş. Çantaya market torbası atıp fıldır fıldır sokakta dolaşılıyormuş. Buna karşılık cinlik yapmayı düşünmeyenler sağlıkları için parkta tek başlarına yürüyüş yapamıyormuş. Yani sizin anlayacağınız, riski düşük aktiviteleri yapanların sayısı azalmış ama (arkadaşlarla Migros'ta buluşmak gibi) yeni riskli aktiviteler ortaya çıkmış. Görünen o ki, kamu otoritesi hala
marjinde düşünmeyi öğrenememiş, yasakları düzenlerken risk ve faydayı değil başka şeyleri dikkate almış. Mesela, marketeki alkol reyonunun riski peynir reyonundan daha yüksek değil ama büyüklerimiz alkol reyonunu kapatırken peynir reyonunu açık tutmuş. Hatta yasağı savunurken Fransa ve İngiltere'de bulaş riski çok yüksek olan barların kapatılmasını örnek
vermiş. Görünen o ki, konu bulaş riski değil, başka bir şey. Her neyse, zaten tam kapanma
muafiyet listesine bakarsanız, hem tam kapanmanın tam kapanma olmadığını, hem de muafiyetlerin her zaman fayda-risk dikkate alınarak verilmediğini göreceksiniz.
Geçen hafta yaşadığımız bu şeylerin suyunu çıkara çıkara sayfalarca yazabilirim aslında ama yapmayacağım. Şanslısınız 🙂 Sonuçta bu iktisat ile ilgili bir bülten. Öyleyse olaya iktisadi açıdan bakalım.
Sosyal bilimlerde ve felsefede İskoç aydınlanmasından bu yana bilinen ve çeşitli isimlerle anılan bir kavram var: amaçlanmayan sonuçlar (”
unintended consequences“). Bireylerin ve kurumların eylemlerinin türlü çeşit amaçlanmayan sonucu olabilir. Mesela sinek avlamaya çalışırken vazoyu kırarsanız, bu, amaçlamadığınız bir sonuçtur ama sizin bu türden beceriksizlikleriniz sosyal bilimcileri çok fazla ilgilendirmez. Sosyal bilimler ve iktisat açısından, iki tip amaçlanmayan sonuç önemlidir.
Birincisi, "görünmez el” olarak bildiğiniz mekanizma ile ilgilidir. Bireyler gündelik işleriyle meşgul olurken ve kendi kişisel amaçları peşinden koşarken, hiç amaçlamadıkları sonuçların ortaya çıkmasına neden olabilirler. Her gün aldığımız basit ve gündelik iktisadi kararlar (misal, “üç kilo domates alayım”), diğer bireylerin benzer kararları ile bir araya gelince amaçlamadığımız makro-sosyal olgulara neden olabilir. Mesela biz kahvaltı ve yemek için domates almaya karar verirken domatesin piyasa fiyatının belirlenmesini de etkileriz. Aşırı çok domates tüketmiyorsanız ve bizim Merkez Bankası gibi piyasada oluşacak fiyatı etkilemeye çalışmıyorsanız, domates alırken, piyasa düzeyinde fiyatı belirlemek gibi bir amacınız yoktur. Üreticiler ve tüketiciler kendi amaçları peşinden koşarken, piyasada fiyatların ve miktarın belirlenmesine neden olurlar. Böylece, diğer sektörlerde ve gelecekte alınacak pek çok iktisadi kararı da hiç amaçlamadıkları halde etkilemiş olurlar. Görünmez el tipi sonuçlar iyi de olabilir, kötü de (“görünmez elin tersine denk gelmek”).
İkinci önemli amaçlanmayan sonuç tipi de politika yapıcıların bir şey yapayım derken başka bir şeye neden olmasıdır. Bunun görünmez elden farkı nedir? Görünmez eldeki bireyler ve firmalar kendi işleriyle meşguldür ve makrososyal sonuçlar ortaya çıkarmayı hedeflemez. Buna karşılık, politika yapıcılar genelde makrososyal sonuçlar ortaya çıkarmayı hedefler. Bu ikinci tipteki amaçlanmayan sonuçlara verilen örneklerden biri konuyu daha iyi anlamamızı sağlayabilir. 1989'da Meksika'nın başkenti Meksiko'da hava kirliliğini azaltmak için bir düzenleme yapılır ve şehirde yaşayanların trafiğe çıkışı arabalarının son plakalarına göre düzenlenir. Bir başka deyişle, sürücülerin araçlarını trafiğe çıkarabileceği günler ve saatler kısıtlanır. Ne var ki, hemen herkes kurallara uymasına rağmen, hava kirliliği beklendiği gibi azalmaz. Neden? Çünkü insanlar bu düzenlemeye göre davranışlarını değiştirmiştir. Ne yapmış olabilirler? Birincisi yasağın olmadığı saatlerde daha çok trafiğe çıkıp düzenlemenin hava kirliliğini azaltıcı etkisini telafi etmiş olabilirler. İkincisi, trafiğe illa ki çıkması zorunlu olanlar, ikinci (ve plakasının son numarası farklı) bir araç almış olabilirler ve yine düzenlemenin kirliliği azaltıcı etkisini telafi edebilirler. Üçüncüsü, bir öncekiyle ilişkili olarak, ikinci araçları daha az maliyetli olsun diye daha eski ve havayı daha çok kirleten araçlar almış olabilirler. Sonuç olarak, düzenlemeye konu olan sürücülerin davranışlarındaki değişim, düzenlemenin amacına ulaşmasını engelleyebilir. Lucas Davis'in 2008 yılında Journal of Political Economy'de yayınlanan makalesine
bakarsak, Meksiko'da az önce olabilir dediğim hemen her şey olmuş ve düzenlemenin hava kirliliğine bir etkisi olmamış. Bu bültenin daha önceki bir sayısında salgın politikaları ile iktisadın ilişkisini tartışırken
Peltzman etkisi diye bir şeyden bahsetmiştik ya, işte burada da öyle bir şey olmuş ve politika yapıcılar hava kirliliğini azaltayım derken, insanların daha fazla sayıda havayı daha çok kirleten araç satın almasına neden olmuşlar.
Sosyo-ekonomik düzenlemelerin amaçlanmayan sonuçlar ortaya çıkarmasının pek çok nedeni olabilir. Mesela, şunları sayabiliriz: