Nevzat Aydın'ın nasıl bir ruh haliyle ve hangi düşüncelerle bunu yazdığını bilmemize imkan yok. Ama insan ister istemez bir ironi, bir iğneleme olduğunu düşünüyor. “Rekabet güzel şey” diyor.
Muhtemelen, bir belediyenin bu şekilde piyasaya girmesinin rekabetçi bir piyasa ekonomisinde olmaması gerektiğini düşünerek diyor. Böyle düşünmemiş olsa bile, Twitter'da tartışma koparan konu bu. Tartışmayı kaçırdıysanız, Mansur Yavaş'ın
twitine gelen cevaplara bakabilirsiniz. Serdar Sayan hocanın yazdıklarına da bakın derim (
1,
2,
3). Serdar hoca diyor ki,
“Ankara BB’nin komisyonsuz sipariş sitesi pandemi dönemine özgü bir destek girişimi olarak kalmalı. Özel sektörle (haksız) rekabete girmek belediye işi değil, olmamalı. Hele bunu bir özel girişimcinin fikrini taklit ederek yapmak kabul edilemez.” (
1)
Mansur Yavaş'ın twitine cevap yazanlardan biri de şöyle diyor:
“Restoran işletiyorum. Bu benim hoşuma giden bir durum. Yarın bir gün büyükşehir benim yanımdaki dükkana maliyetine satış yapan bir restoran açsa o zaman ne derim? Bugün iyilik gibi yapılan ama genel manada bence çok yanlış.”(
4)
Filizsu (İktisat 3. sınıf öğrencisi): Belediyelerin ve genel olarak kamunun özel sektörün zaten yaptığı işleri yapması kabul edilemez. Çünkü, kamu müdahalesi olmadığında piyasalar daha etkin bir şekilde işler.
İlyas (İktisat 1. sınıf öğrencisi): Filizsu, iyi diyorsun hoş diyorsun da, burada kamu yararı var. Yemeksepeti piyasada tekel konumunda ve restoranlardan çok büyük oranlarda komisyon alıyor. Covid-19 salgını nedeniyle esnaf bu yükü kaldıramaz hale gedi. Belediye, esnafın ve dolayısıyla da vatandaşın faydasını gözetiyor. Ankaralı esnaf komisyonlardan kurtulacak, belki vatandaş da bu sayede daha ucuza yemek sipariş verebilecek. Kamu kurumları toplumsal faydayı gözeterek iktisadi faaliyetlerde bulunabilir ve Lezzet Ankara projesi de toplumsal faydayı gözetiyor.
Filizsu: Söylediklerin ilk bakışta mantıklı görünüyor ama eğer piyasada bir aksaklık varsa kamu, buna özel işletmelere rakip olarak değil, düzenleyici faaliyetlerde bulunarak müdahale etmeli. Hatırlarsan, Rekabet Kurumu 2016 yılında Yemeksepeti'ne
ceza vermişti.
İlyas: Yok hatırlamıyorum. Ne cezası vermişti?
Filizsu: Rekabet Kurumu'nun
kararına bir göz atmanı tavsiye ederim. Rapora göre Yemeksepeti, restoranların rakip platformlarla çalışmasına, bu platformlarda promosyon vermesine engel olacak eylemlerde bulunmuş. Yani, piyasaya rakip firmaların girmesini engellemeye çalışmış. Rekabet Kurumu, Yemeksepeti'nin Türkiye pazarının tamamına yakınını kontrol ettiğini de göz önüne alarak bir ceza vermiş.
İlyas: İyi etmiş!
Filizsu: İşte kamu kurumları sektöre şimdi de benzer müdahalelerde bulunabilir. Kamunun işi bu, Lezzet Ankara gibi piyasaya girip özel sektörle rekabet etmek değil! Uzun dönemde de online yemek siparişi piyasasını daha rekabetçi yapmak için çeşitli düzenlemeler yapabilir.
İlyas: Sanki her işimiz düzgünmüş gibi konuşuyorsun ya neyse! Peki ya salgın nedeniyle zarar gören esnafın hali ne olacak? Ona ne diyorsun?
Filizsu: Haklısın. Ama belediyenin esnafa yardım etmek için online yemek siparişi hizmeti vermesi gerekmez. Mesela, kamu esnafın yükünü azaltmak için daha fazla nakit desteği sağlayabilir.
İlyas: Söylediğin mantıklı ama sadece teoride. Esnafa yapılacak nakit desteği belediyeye büyük bir yük getirir. Yapılacaksa bunu hükümetin yapması lazım. Mansur Yavaş belediyeye hiç bir ek yük getirmeden esnafa nefes aldıracak bir iş yapıyor.
Filizsu: Tamam, belediye merkezi otoritenin yapması gerekenleri yapamaz. Onu kabul ediyorum ama ben yine de şuna takıldım. Böyle bir projenin belediyeye ek yük getirmemesi mümkün mü? Nasıl “belediyeye hiç bir ek yük getirmeden” denebiliyor?
İlyas: Ben Ankara Büyük Şehir Belediyesi'nin yalancısıyım. Bak
web sayfalarında şöyle yazıyor.
“Lezzet Ankara uygulaması da aynı şekilde vatandaşlarımız ile esnafımızın doğrudan ve %0 komisyonla buluşmasını hedeflemektedir. Amacımız kapanma döneminde işleri azalan ve bitme noktasına gelen esnafımıza can suyu ve destek olmaktır. Yapımı süren uygulama asla kâr elde etme amacı gütmemektedir. Ankara Büyükşehir Belediyesi bu desteği kapsamında hiçbir kurum ve kuruluşla ticari işbirliği yapmamış olup uygulama TAMAMEN KENDİ KAYNAKLARIMIZLA, BİLGİ İŞLEM DAİRESİ BAŞKANLIĞI’NDA GÖREVLİ EKİBİMİZİN ÖZVERİLİ ÇALIŞMALARIYLA hazırlanmakta ve Belediyemizin bütçesinden ek bir masraf yapılmamaktadır. Projenin mobil uygulamaları da hazırlanmakta olup vatandaşlarımız siparişlerini internet sitesi, Başkent Mobil ve yakında Lezzet Ankara Android ve IOS uygulaması üzerinden verebileceklerdir.”
Filizsu: Bu iktisat derslerinde öğrendiklerimizle çelişmiyor mu?
İlyas: Nasıl?
Filizsu: Alternatif maliyet denen bir şey öğrenmedik mi? Belediye çalışanları bu işle uğraşırken asıl işlerini yapamayacak. Dolayısıyla, belediyenin cebinden bir kuruş para çıkmasa da bu işin bir maliyeti var. Çalışanların Lezzet Ankara ile uğraşırken yapamadıkları işlerin değeri, Lezzet Ankara projesinin de maliyeti oluyor.
İlyas: Doğru tabii ama belki boş zamanlarında yapacaklardır canım.
Filizsu: Nasıl yani? Belediye çalışanlarından mesai saatleri dışında belediye işleriyle uğraşmalarını mı isteyecek?
İlyas: Yok canım o olmaz. Çalışan haklarını ihlal etmiş olur. Yani, mesai saatlerinde yapacakları başka bir iş yokken yapıyorlardır.
Filizsu: Mesai saatlerinde yapacakları başka bir iş olmaması demek, belediyenin bugüne kadar gereğinden fazla çalışan istihdam ettiği anlamına gelir ki bu da kabul edilebilir durum değil.
İlyas: Kafamı karıştırdın.
Filizsu: Karışması lazım zaten. “Tamamen kendi kaynaklarımızla yapıyoruz” diyor. Bu ne demek? Belediyenin kaynakları eşittir kamu kaynakları. Yani alternatif maliyeti göz önüne aldığımızda kamu kaynakları ile yapılıyor. Kamu kaynakları başka şekilde kullanılmak yerine özel sektörle rekabet etmek için kullanılıyor.
İlyas: Doğru diyorsun ama bir kerelik bir iş, web sitesi yapıldıktan sonra çok fazla (alternatif) maliyet ortaya çıkmaz gibi geliyor bana.
Filizsu: Olur mu? Mobil uygulama yapılacak diyor. Sırf bunu geliştirmek ve sürekli güncellemek bir iş. Bir kere ‘app store'a koydum işim bitti diyemez ki. Telefonuna günde kaç güncelleme geliyor, düşün.
İlyas: Ya tamam kabul ettim. Bu iş bedavaya yapılmıyor. Sonuçta kamu kaynakları kullanılarak yapılıyor. Yine de esnafa ve vatandaşa ne kadar faydalı olacağını göz ardı ediyoruz bence.
Filizsu: Faydayı göz ardı etmeyelim tabii ama bu işin daha çok maliyeti var.
İlyas: Off! Başka ne var?
Filizsu: Lezzet Ankara'nın sektördeki diğer firmalarla rekabet edebilmesi için neler yapması gerektiğini düşün. Sadece restoranlarla müşterileri bir araya getirecek bir platform hazırlamak yetmez Mesela Yemeksepeti'nden sipariş verirken başka ne tür hizmetler alıyorsun?
İlyas: Hmmm. Siparişte bir hata olduğunda veya restoran kötü yemek gönderdiğinde müşteri hizmetleri aracılığıyla durumu bildiriyorum. Gerektiğinde restoranı şikayet edebiliyorum.
Filizsu: Evet. Lezzet Ankara'nın rekabetçi bir platform olabilmesi için benzer hizmetler vermesi lazım. Eğer bu türden hizmetler verilecekse, maliyeti yükselecektir. Vermeyecekse, yani müşteri sadece restoran ile muhatap olacaksa, o zaman ürettiği katma değer de düşük olacak demektir. Belediyenin kamu gücüne sahip olduğunu düşünürsek, Lezzet Ankara'nın tam olarak nasıl hizmet vereceği, piyasanın işleyişini etkiler. Mesela, sıfır komisyonla ek hizmet vermeden çalışacaksa, sektördeki firmalar da hizmetlerinden kısarak maliyet azaltma yolunu seçebilir. Yani genel olarak hizmet kalitesi düşebilir.
İlyas: Ama tek olasılık bu değil ki!
Filizsu: Başka ne olasılık var?
İlyas: Bilmiyorum. Birlikte düşünelim.
Filizsu: Tamam.
İlyas: Şununla başlayalım. Telefonla sipariş verdiğimizde de sadece restoranla muhatap oluyoruz. Doğru mu?
Filizsu: Doğru.
İlyas: Yani, Lezzet Ankara'nın sektördeki diğer firmalar gibi ek hizmetler vermesi çok da gerekli değil. Bence, sadece online veya telefonla sipariş verebileceğimiz restoranları ve menülerini listelese bile büyük hizmet vermiş olur.
Filizsu: Tamam bu önemli bir hizmet, kabul.
İlyas: Böyle düşünürsek, bunda o kadar büyütülecek bir şey olmadığı ortaya çıkıyor.
Filizsu: Nasıl?
İlyas: Yani, sonuç olarak belediye şehirdeki restoranlarla müşterileri bir araya getiren bir web sitesi açacak. Ayrıntılı online telefon rehberi gibi bir şey. Bunu yayınlaması diğer firmalarla rekabet etmesi anlamına gelmez!
Filizsu: Söylediğini kabul etsek bile alternatif maliyeti var!
İlyas: Tamam var! Ama sistem bir kere kurulduktan sonra ek bir maliyet getirmeyecek şekilde tasarlanabilir. Benim anladığım kadarıyla restoranlar zaten kendi bilgilerini kendileri güncelleyecek. Burada belediye fazla bir şey yapmayacak. Vatandaş da bu siteye bakıp ne sipariş vereceğine karar verecek. Telefon rehberine bakıp karar vermek gibi yani. Eğer Ankaralılar tek muhatabın restoran olduğunu bilirse, telefonla sipariş verir gibi kullanır siteyi.
Filizsu: Ne demeye çalışıyorsun anlamadım!
İlyas: Yani diyorum ki, belediye burada Yemeksepeti ve diğer adrese teslim yapan firmalara rakip olmuyor. Onların verdiği diğer hizmetleri vermiyor. Sadece, piyasaya daha fazla bilgi sağlıyor. Ankara'da sipariş verebileceğim tüm restoran ve menüleri bir araya getiriyor ve bize sunuyor. Derslerde öğrendiğimiz tek şey alternatif maliyet değil. Piyasaların etkin bir şekilde işlemesi için piyasadaki aktörlerin de tam bilgiye sahip olması lazım. Belediye, bu hizmetle buna katkı yapıyor. Mesela, komisyonlar nedeniyle diğer platformlara girmeyen restoranları düşün! Artık onlara da ulaşabileceğiz, onlardan da sipariş verebileceğiz.
Filizsu: Ama özel sektörün yarattığı katma değerin bir kısmı da bu bilgiyi bize sağlaması değil miydi? Yani bölgemizdeki restoranlara ve menülere kolay erişim sağlıyorlardı, öyle değil mi?
İlyas: Doğru. Ben de diyorum ki, ortada eksik bilgi vardı, bu firmalar bundan faydalanıyordu. Şimdi belediye bu eksik bilgi sorununa el attığına göre adrese yemek teslim firmaları da sağladıkları ek hizmetlerle ürünlerini farklılaştırabilirler. Eğer müşteri çekmek istiyorlarsa hem vatandaşlara hem de restoranlara daha farklı ve daha iyi hizmet sağlamaları gerekir. Yani belediyeyi rakip olarak görmek yerine, sektördeki rekabeti dönüştüren bir kurum olarak da görebiliriz.
Filizsu: Çok da mantıksız değil.
İlyas: Hatta ve hatta!
Filizsu: Yine ne buldun?
İlyas: Evreka! Ankara Büyük Şehir Belediyesi, bu platformun yazılımını açık kaynak ve bedava yapsın. Tüm belediyelere sunsun. Böylece tüm illerde benzer bir hizmet verilebilir. Hatta, zamanla tüm Türkiye için tek bir sistem yaratılabilir.
Filizsu: İlginç. Bu sistemin açık kaynak olması durumunda faydası artar, alternatif maliyeti de daha kabul edilebilir olur. Ve açık kaynak olursa, yazılım geliştirme işi de tüm Türkiye'den yazılımcıların katkısıyla hızlanır. Üstelik, adrese yemek teslimi yapan ve bu piyasaya girmek isteyen firmalar da bu sistemden faydalanabilir. Bu adrese yemek teslimi piyasasındaki tekelci yapıyı kırabilir, rekabeti arttırabilir.
İlyas: (Gülerek) Kafamız iyice karıştı! Bir tarafta kamunun piyasalara müdahalesi var, öte tarafta bu müdahale doğru yapılırsa daha rekabetçi bir piyasaya yol açabileceği var. Bir diğer tarafta da doğru tasarlanmamış bir müdahalenin sektöre vereceği zararlar var.
Filizsu: Ben de ne sonuç çıkaracağımı şaşırdım.
İlyas: Boşa mı konuştuk yani?
Filizsu: Yoo, hayır! Birincisi, Lezzet Ankara projesinin Mansur Yavaş'ın dediği gibi bedavaya gelmediğini gördük. Her iş gibi bunun da alternatif maliyeti var. Söz konusu olan kamu kaynakları olduğu için bu tür projelerin çok daha dikkatlice değerlendirilmesi gerekiyor.
İlyas: Evet. İyi dedin. Biz yaptık oldu diye çıkmaları kabul edilebilir değil. Projenin detayları belli değil. Sistem tam olarak nasıl çalışacak? Kaç kişi, kaç saat bu işe emek harcayacak? Ek hizmetler sağlanacak mı? gibi sorular yanıtsız. Bu projenin önce kamuoyuna sunulması ve ancak tartışıldıktan sonra bu işe girişilmesi gerekirdi.
Filizsu: Tabii bunu söylüyoruz ama başka belediyelerin ve kamunun nasıl israf yaptığını düşünürsek, Lezzet Ankara projesini bu kadar tartışmamız da biraz saçma belki de. Mesela bir belediye başkanının 7 danışmanı varmış, bunlara 1 milyon 90 bin TL maaş
ödeniyormuş.
İlyas: Yuh! Doğru söylüyorsun ama biz meseleyi iktisadi açıdan ele alıyoruz. Kötü örneklerin olması bu tartışmayı çok da bağlamaz bence. Evet, devam et lütfen. Başka neler öğrendik?
Filizsu: İkincisi, adrese yemek teslim sektörü geleneksel sektörlerden biraz farklı olduğunu gördük bence. Yani kamunun restoranlarla müşterileri bir araya getiren bir sistem geliştirmesi ile çay veya şeker üretmesi arasında farklar var. Geçmişte,
Kamu İktisadi Teşebbüsleri (KİTler) ile ilgili yapılan tartışmalar platform ekonomilerine tam uymuyor.
Platform ekonomileri söz konusu olduğunda devletin veya kamu kuruluşlarının ne roller oynayabileceğini yeniden düşünmekte fayda var. Değil mi?
İlyas: Pardon tam dinleyemedim.
Filizsu: Aa! Ayıp ama! Ne yapıyorsun telefonda?
İlyas: Kamu İktisadi Teşebbüsü (KİT) dedin ya ona bakıyordum. Belediyelerin yaptığına Belediye İktisadi Teşebbüsü yani BİT deniyormuş. Ankara Büyükşehir Belediyesinin 16 tane BİT'i varmış! Her belediyenin bir sürü BİT'i var! Şimdi biz bu Lezzet Ankara'yı tartışıyoruz ama belediyelerin BİT'lerini tartıştığımızı hiç hatırlamıyorum!
Filizsu: O da doğru tabii! Keşke her şey kamuoyunda böyle tartışılsa. Ben de şimdi hatırladım! Helsinki Belediyesi'nin de 110 tane BİT'i, yani 110 tane belediyeye ait şirketi
var.
İlyas: 110 şirket mi? İnanılmaz.
Filizsu: BİT'lere kategorik olarak karşı çıkmadan önce dünyadan böyle örnekleri de incelemek lazım. İktisatta her şey akla kara değil. Dani Rodrik'in
dediği gibi, iktisatta her şey “duruma bağlı” olarak değerlendirilmeli.
İlyas: Finlandiya dünyanın en mutlu ülkelerinden biri değil mi? Bu kadar çok BİT'leri varsa bir bildikleri vardır herhalde.
Filizsu: Evet de siyasetçiler gibi konuyu sulandırdın bence! Bence bugünlük bu kadar yeter.
İlyas: Bence de! Gitmeden şu espriyi yapmam lazım ama!
Filizsu: (Gülerek) Hadi!
İlyas: İktisatta akla kara diye bir şey yok ama insana akla karayı seçtiriyor resmen!
Filizsu: (Gülerek) Aynen!