Tabloda 9 hücre var. 9 hücreden 8'i “yapılmayacak” diyor. Ama sakın ha tabloda yapılmayacak denen yerleri yasaklandı diye okumayın. Yasaklanmamış, bu işlemlerin
yapılmamasına karar verilmiş. Hatırlarsanız, zamanında Mehmet Şimşek zamlarla ilgili
şu yorumu yapmıştı: “Bu artışları bir zam olarak görmemek lazım. Tamamen güncelleme olarak görmek lazım.” Bu da ona benziyor.
Neyse, açıklamada ayrıca deniyor ki, yapılan düzenleme “vatandaşı koruma amaçlıdır”. Güven Sak hoca, Twitter'da şöyle
yazdı:
“ben en çok “ama efendim, bir biçimde regülasyona tabi tutulması gerekmiyor muydu? Bıy bıy bıy” şeklindeki argümanları seviyorum. sen şimdi bakınca ortada bir regülasyon görüyor musun? ben görmüyorum.”
Haklı! Ortada bir regülasyon, bir düzenleme yok. Sanki düzenleme yapmayı düşünmüşler ama sonra üşenmişler gibi 🙂 Geçen haftaki
bültende yazmıştım, kamu otoritesi marjinde düşünmeyi pek beceremez. Yapılabilir ile yapılamaz arasında türlü çeşit alternatif düzenleme mevcut ama yetkililer bununla mı uğraşacak! “Madem zararlı olabilir, o zaman yasaklayalım!” diye düşünmek çok daha kolay. Marjinde düşünebilmek neden önemli? İktisat öğrencileri hemen cevap verecektir: faydayı veya kârı maksimize edebilmek için. Marjinde düşünerek, hem vatandaşı koruyup, hem de kripto varlıklar ile ödeme yapılmasını sağlamak mümkün. İşe, kripto varlık uzmanlarının ve bu sektörde çalışan veya çalışmayı düşünen firmaların görüşleri alınarak başlanabilirdi. İşin komik tarafı, yasaktan bir gün önce Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi, Fintek şirketlerine yazı gönderip hangi faaliyetlerde bulunduklarını
sormuş ve seçenekler arasında blockchain ile ödemeler seçeneği de varmış. MB de ertesi gün “yapılmaması"na karar vermiş. Şimdi, "görüş aldınız mı?” diye sorsak, “aldık” diyebilirler. O yüzden bu son dediğimi unutun!
BBC Türkçe'nin haberinde “hangi düzenlemeler yapılabilirdi” diye bir bölüm var. Belki ona bakmak isteyebilirsiniz
Her neyse, konuya iktisadi açıdan bakarsak, işin esası şu: kripto varlıklar gibi yenilikler, her türlü yasayı ve düzenlemeyi baştan düşünmeyi gerektiriyor. Yetkililer yıllarca çalışmışlar didinmişler ve bir sistem oturtmuşlar. Haklı olarak o sistemin devam etmesini istiyorlar. Sistemi baştan düşünmek maliyetli bir iş. Sonuç olarak siyasetçiler de bürokratlar da rasyonel davranıyor. Varolan sistemi baştan düşünmenin onlara bir faydası var mı? Bu fayda, işin maliyetinden yüksek mi? Eğer değilse, uğraşmıyorlar. Sonuç: “yasaklamadık, yapılmamasına karar verdik!”
Tabii piyasadaki tek aktör, politika yapıcılar değil. Bazen yeniliklerin yapılmasını özel sektör de istemiyor. Mesela taksicileri düşünün. Uber gelip işlerini ellerinden alacak bir sistem kurmaya kalkınca, ayaklandılar. Eğer yeterince siyasi güçleri varsa (ki varmış) bu tür ayaklanmalar siyasetçileri etkiliyor ve yeni sistemin “yapılmamasına” neden oluyor. Geçmişte getirilen Booking.com yasağını da aynı çerçevede düşünmek mümkün.
Şimdi, diyebilirsiniz ki, olayı çok büyütüyorsun. Sonuçta değişen bir şey yok, zaten millet kripto para ile ödeme yapmıyordu, yasaklanması bir şey değiştirmeyecek. Tufan Cömert de böyle düşünmüş.
Bir twit zincirinde şöyle diyor:
“Kripto para kullanımının yasaklanması kararı çok büyütülüyor bence. (…) kriptolar tam olarak para değiller, bu haliyle de olmayacaklar. Hal böyleyken bizde bu yönde alınan kararı sadece mevcut durumun tespiti olarak görüyorum. Bunu hak ve özgürlükler kapsamında, finansal çeşitlilik anlamında, dijital dünyaya entegrasyon bağlamında ele alırsanız amenna, diyecek lafım yok. Fakat finansal açıdan baktığımda uygulamada hiç bir şeyi değiştirmeyen bir konuda fazla hezeyan yaratıldığını düşünüyorum.”
Para denince aklınıza hemen makroekonomideki para arzı tanımı geliyor olabilir ya da parayı üç işlevi olan bir finansal araç olarak görüyor olabilirsiniz ama kripto varlıkların para olup olmadığı ile ilgili tartışma o kadar basit değil. Bu tartışma, iktisadi ve felsefi boyutları da olan önemli bir konu. Biraz yardım almak için sosyal ontoloji ve kurumsal iktisat literatürlerine bakılabilir. Giriş için her iki alanı birleştirmeye çalışan,
Understanding Institutions (Francesco Guala) adlı kitaba bakabilirsiniz. Kitap doğrudan para ile ilgili değil ama paranın ve diğer sosyal olguların iktisat ve sosyal ontoloji literatüründe nasıl ele alındığını tartışıyor. Konuyla ilgili okuma yapmak isteyen olursa diye görece yeni makale ve kitaplardan oluşan bir okuma listesi hazırladım. Bültenin sonunda bulabilirsiniz. Bu konu çok derin olduğu için tartışmayı başka bir yazıya bırakıyorum.
Tufan Bey'in açıklamasına dönersek, benim anladığım kadarıyla, diyor ki kripto “paralar” aslında para olmadığı için bunların para olarak kullanılmasının yasaklanması da o kadar önemli bir şey değil. Diyelim ki, ben patates yetiştiriyorum. Komşum da soğan yetiştiriyor. Soğan ihtiyacım olduğunda komşumdan bir miktar patates karşılığında soğan almamın önünde bir engel yok. Bunu yapabilirim. Patates benim. Soğan komşumun. Takas marifetiyle bunların el değiştirmesini sağlayabiliriz. Merkez Bankası çıkıp, komşular arası patates soğan takasının yapılmaması hakkında yönetmelik çıkarırsa ne diyeceğiz? “Patates zaten para değildi, dolayısıyla ödeme aracı olarak kullanılmasının yasaklanmasında bir sakınca yok” mu diyeceğiz? Eğer bu tür takasların yaygın bir biçimde yapıldığını veya gelecekte yapılacağını öngörüyorsak, doğru olan, faydasını ve risklerini dikkate alıp, vatandaşın bu türden değiş-tokuş işlemlerini kolayca yapabilmesini sağlamak olmalı. Yasaklamak değil. Başka bir örnek düşünün, A şirketi (misal, kebapçı zinciri olsun) bir B2B (şirketler arası) takas platformuna üye oluyor. B şirketi de (bu da temizlik şirketi olsun) aynı platforma üye. B şirketi, çalışanlarının öğle yemeğini sağlamak için A şirketi ile anlaşma yapıyor. A şirketi de bunun karşılığında para almak yerine, B şirketinden temizlik hizmeti alıyor. Yani yemek ile temizlik hizmetini takas ediyorlar. Şimdi, bir yetkili çıkıp “yasssah kardeşim, temizlik için kebapla ödeme yapamazsın” derse, ne diyeceğiz? “Kebap para değildir, dolayısıyla bu takasın yasaklanmasında sorun yok” mu diyeceğiz?
Anlatmaya çalıştığım şu: kripto varlıkların para olmadığını kabul etsek bile, bu “yapılmaması” yönetmeliğinde sorunlar var. Zaten Tufan Çömert'in de söylediği gibi, bu yasağı kişisel özgürlükler, Türkiye'nin dijital dünyaya entegrasyonu ve Fintek bağlamında değerlendirirsek, kararın sorunlu olduğu ortaya çıkıyor. Tufan Bey bunu bilmesine ve söylemesine rağmen neden “zaten para olmadığı için yasağı abartmanın anlamı yok” diyor. Ben anlamadım.
Hala “bu yasağın ne önemi var canım?” diyorsanız. Şöyle düşünün, Türkiye'de blokzincir temelli ödeme sistemleri ve kripto varlıklara odaklanan girişimciler var. MB'nin yasağı veya “yapılmaması” kararı, bu tür yenilikçi şirketlerin gelişmesini engelleyecek. Belki bu şirketler yurt dışına gidecekler belki de “aman ne uğraşıyoruz yahu” deyip daha risksiz diye inşaat işine falan girecekler. Kripto varlık ve ödemeler konusuna, marjinde düşünmeyip toptancı bir anlayışla düzenleme yapınca işte böyle şeyler oluyor. Hem
FinTek alanında “dünyanın önemli ve önde gelen ülkeleri arasında bulunma"yı amaçlıyoruz hem de Fintek cephesinde ön saflarda yer alan yerli ve milli girişimleri engelleyecek "yapılmaması” yönetmeliği çıkarıyoruz! Buna karşılık Estonya, bu girişimciler kolaylıkla Avrupa merkezli şirket kurabilsinler diye
e-ikamet programı başlattı. Türkiye'de kripto ödeme platformu üzerinde çalışan girişimciler, Estonya'dan e-ikamet alıp şirketlerini oraya taşırsa ne diyeceğiz? “Vatandaşı koruyoruz” mu? diyeceğiz? Bu girişimlerin vatandaşa ve Türkiye ekonomisine hiç mi faydası yok? Yetkililer marjinde düşünseydi bu faydaları da dikkate alan bir düzenleme yapardı.
Kripto varlıklar başka ülkelerde nasıl düzenleniyor diye merak ediyorsanız, şu
Business Insider'ın haberine bakabilirsiniz.
Comply Advantage adlı sitede bulduğum aşağıdaki harita da biraz fikir verebilir. Ancak, not etmek gerekir ki, bu bilgilerin hiç birine tam güvenmemek lazım çünkü (Türkiye örneğinde de gördüğümüz gibi) durum sürekli değişiyor. Eğer belirli bir ülkedeki düzenlemeler ile ilgileniyorsanız, o ülke ile ilgili son gelişmeleri dikkate almalısınız.